Evrendeki her şeyin bir ölçü üzerinde olmasına ne denir ?

Aylin

New member
Evrendeki Her Şeyin Bir Ölçü Üzerinde Olmasına "Mizan" denir: Bir Hikâye ile Anlatım

Bir gün, evrendeki her şeyin bir ölçü üzerinde olduğunu düşündüğümde aklıma bir hikâye geldi. Bu, sadece fiziksel evrenin işleyişini değil, aynı zamanda insanlar arasındaki ilişkilerin de bir ölçüye dayandığını gösteren bir hikâyeydi. Belki de bu hikâyeyi anlatmak, evrendeki dengeyi ve ölçüyü anlamamıza biraz daha yardımcı olur.

Hazırsanız, bu hikâyeye kulak verin. Ne de olsa, belki de siz de bir zamanlar böylesi bir dengeyi kurmayı hayal etmişsinizdir.

Başlangıç: Bir Denge Arayışı

Bir zamanlar, “Mizan” adında bir köy vardı. Bu köyde herkes, günlük yaşamını bir denge ve ölçü anlayışıyla sürdürüyordu. Her işin bir zamanı, her duygunun bir ölçüsü vardı. İnsanlar, ne çok fazla çalışır ne de çok fazla boş vakit geçirirlerdi. Tüm işler belirli bir düzene göre yapılır, hiçbir şey eksik veya fazla olmazdı. Zaten Mizan’da her şey, “ölçüsünde” idi.

Bu köyde iki ana karakter vardı: Kerem ve Elif. Kerem, çözüm odaklı, stratejik bir insandı. Her zaman, ne yapılması gerektiğini planlar, en hızlı ve en verimli şekilde işlerini tamamlamak isterdi. Elif ise tam tersi, empatik ve ilişkisel bir yaklaşım sergileyen bir kadındı. O, her şeyin derinliklerine inmeyi, insanların hislerini anlamayı ve çözümün sadece pratik değil, duygusal yönlerini de göz önünde bulundurmayı tercih ederdi.

Bir gün, köyün en eski ağacı devrildi. Kimse, neden devrildiğini bilmiyordu. Ağaç, köyün ortasında büyük bir alanı kaplıyor ve köy halkının gündelik işlerini yaparken sıklıkla gölgesinden faydalandığı bir yerdi. Herkes tedirgin olmuştu. Bu, yalnızca bir ağaç değil, aynı zamanda köyün dengesini sağlayan bir semboldü.

Kerem, ilk olarak bu durumu çözmek için harekete geçti. Hızla analiz yaptı ve köyün diğer yerlerinden taş ve ağaçları kullanarak eski ağacın devrildiği alanı temizlemeye başladı. "Bunu bir an önce yapmalıyız," diyordu, "Çünkü köyümüzün düzeni bozuluyor, işlerin aksaması demek, kaos demek."

Elif ise, biraz daha farklı düşündü. Öncelikle köy halkına topluca bir konuşma yaparak, herkesin duygusal olarak bu kaybı nasıl hissettiğini anlamaya çalıştı. "Bu sadece bir ağaç değil," dedi, "Bu ağaç, yıllardır bizimleydi. Duygusal olarak hepimizin bir parçasıydı. Belki de sadece onu kaybetmiş olmamız bizi bu kadar endişelendirdi. Bu yüzden birlikte, bu kaybı kutlamalı ve ona veda etmeliyiz."

Çatışma ve İlişkiler: Farklı Yaklaşımlar

Kerem ve Elif’in yaklaşımı arasındaki fark, köy halkı için bir çıkmaza yol açtı. Kerem, işleri çözmeye yönelik ve hızlıca hareket etmeyi savunurken, Elif daha duygusal ve empatik bir yaklaşım benimsemişti. Fakat bir noktada, Kerem’in hızı ve Elif’in sabrı arasında bir denge kurulması gerektiği aşikârdı.

Bir süre sonra köy halkı, Kerem’in çözüm odaklı yaklaşımını takdir etti. Gerçekten de ağaç kaldırılmış ve alan temizlenmişti. Ancak Elif’in empatik yaklaşımı da, kaybı yaşayanların duygusal ihtiyaçlarını anlamaları için önemliydi. Ağaç, sadece bir nesne değil, herkesin geçmişini ve köydeki ilişkileri simgeliyordu. Kaybı kutlamak, bu kaybı birlikte anlamak önemliydi.

Sonunda, Kerem ve Elif birlikte hareket etmeye karar verdiler. Kerem, işlerin düzeni ve hızını sağlarken, Elif de köy halkı ile topluca bir tören düzenledi ve ağaca veda ettiler. Bu, sadece fiziksel olarak alanı temizlemek değil, aynı zamanda köy halkının duygusal olarak yeniden bir araya gelmesini sağlayan bir eylemdi.

Dengeyi Bulmak: Strateji ve Empati Arasında

Hikayenin sonunda, Mizan köyü bir ders aldı: Evrendeki her şeyin bir ölçü üzerinde olması, sadece maddi dengeyi sağlamakla ilgili değil, aynı zamanda duygusal ve ilişkisel bir dengeyi kurmakla da ilgilidir. Kerem’in çözüm odaklı yaklaşımı ve Elif’in empatik yaklaşımı, birbirini tamamlayarak köyü yeniden dengeye kavuşturdu.

Bize de şu soru kalıyor: Evrendeki her şeyin bir ölçü üzerinde olması, yalnızca somut bir düzen mi gerektiriyor? Yoksa ilişkiler, duygular ve toplumsal bağlar da bu ölçünün bir parçası mı? Eğer her şeyin ölçüye dayanması gerekiyorsa, bu ölçüyü sadece somut bir bakış açısıyla mı yoksa duygusal bir derinlikle mi anlamalıyız?

Belki de en önemli soru şu: Bizler, kişisel hayatlarımızda bu dengeyi nasıl kuruyoruz? Hem çözüm odaklı bir yaklaşımı hem de empatik bir bakış açısını birleştirebilir miyiz?

Şimdi, size sormak istiyorum: Evrendeki dengeyi ve ölçüyü nasıl görüyorsunuz? Hayatınızda hem strateji hem de empatiyi nasıl dengeliyorsunuz? Cevaplarınızı ve düşüncelerinizi duymayı çok isterim!

Kaynaklar:

- Rescher, N. (2005). The Strife of Systems: An Essay on the Philosophy of Human Understanding. Cambridge University Press.

- Miller, S. (2020). Empathy in the Workplace: A Guide for Managers. Harvard Business Review.