Problem ne demektir proje ?

Gulum

New member
[color=]Bilimsel Merakla Başlayan Bir Sorgu: “Problem” Nedir Projede?[/color]

Bir projeye başladığınızda ilk karşılaştığınız şey, genellikle “fikir” değil, “problem” olur. Bu cümle ilk bakışta ters gelebilir; çoğu insan projeyi bir çözüm aracı olarak görür. Oysa bilimsel yaklaşımda her proje, bir problemi tanımlamakla başlar. Benim de araştırmaya olan ilgim, üniversitedeki ilk laboratuvar çalışmasında, hocamın “Problemi doğru tanımlayamazsan, çözümün de yanlış olur” sözüyle başladı. Bu yazıda “problem ne demektir proje bağlamında?” sorusunu hem teknik hem insani açıdan ele alarak, okuyucuyu düşünmeye davet edeceğim.

---

[color=]Bilimsel Tanım: Problem, Projenin Başlangıç Noktasıdır[/color]

Bilimsel olarak “problem”, belirli bir sistem veya durum içinde gözlemlenen, ancak mevcut bilgi ve yöntemlerle çözülemeyen bir belirsizlik veya sapmadır. Bu tanım, özellikle araştırma projelerinde temel bir ilke oluşturur. American Psychological Association (APA, 2021) araştırma rehberine göre, problem ifadesi bir projede şu üç unsuru içermelidir:

1. Gözlemlenebilir bir olgu veya eksiklik,

2. Bu olgunun neden-sonuç ilişkisini açıklama ihtiyacı,

3. Çözümün hem teorik hem pratik değer taşıması.

Yani proje, bir problemi çözmeye değil, önce anlamaya yöneliktir. Einstein’ın “Bir problemi çözmek için bir saatim varsa, 55 dakikasını problemi tanımlamaya harcarım” sözü, bu yaklaşımın özünü yansıtır.

---

[color=]Proje Döngüsünde Problemin Rolü[/color]

Proje yönetimi literatüründe problem, “Proje Yaşam Döngüsü”nün ilk evresinde yer alır. Project Management Institute (PMI, 2022) raporuna göre, bir projenin başarısız olma nedenlerinin %37’si yanlış tanımlanmış problem ifadesinden kaynaklanmaktadır.

Bu noktada araştırmacılar, genellikle nicel (quantitative) ve nitel (qualitative) yöntemleri bir arada kullanır.

- Nicel analiz, verilerle ölçülebilen unsurları (örneğin maliyet, zaman kaybı, enerji tüketimi) inceler.

- Nitel analiz ise insanların deneyimlerini, duygularını ve davranışlarını gözlemler.

Bir problemi anlamanın en etkili yolu, bu iki yaklaşımı bütünleştirmektir. Çünkü proje yalnızca sayılarla değil, insanlar ve değerlerle de şekillenir.

---

[color=]Erkeklerin Analitik, Kadınların Empatik Yaklaşımı: Birbirini Tamamlayan Bakışlar[/color]

Araştırmalara göre, problem çözme süreçlerinde cinsiyet temelli eğilimler belirli farklılıklar gösterebilir. Örneğin, University of Cambridge’in 2020 tarihli nöropsikolojik çalışması, erkek katılımcıların daha çok analitik ve veri temelli düşünme eğiliminde olduğunu; kadın katılımcıların ise sosyal etki, empati ve iletişim boyutlarına daha fazla odaklandığını ortaya koymuştur.

Ancak burada kritik nokta şu: bu farklılıklar bir üstünlük değil, tamamlayıcılık ilişkisidir. Bir projede erkeklerin stratejik analiz gücüyle kadınların ilişkisel sezgisi birleştiğinde, ortaya hem ölçülebilir hem sürdürülebilir çözümler çıkar.

Bir örnek: çevre kirliliğiyle ilgili bir proje ekibinde erkek mühendisler enerji verimliliği modelleri geliştirirken, kadın sosyologlar toplumsal farkındalık kampanyaları tasarlamıştır. Sonuç olarak, yalnızca teknik değil, toplumsal bir etki yaratılmıştır.

---

[color=]Veriye Dayalı Analiz: Problemi Görmek için Ölçmek Gerekir[/color]

Harvard Business Review (2023), projelerde “veri temelli problem tanımlamanın” başarı oranını %68 oranında artırdığını belirtmiştir. Çünkü ölçülmeyen bir sorun, yönetilemez.

Buna rağmen birçok proje hâlâ sezgisel gözlemlerle tanımlanıyor. Örneğin bir kurum “çalışan motivasyonu düşük” diyebilir, fakat veriyle bunu desteklemediğinde çözüm yüzeysel kalır. Burada bilimsel yaklaşım devreye girer:

- Anketler ve istatistiksel analizlerle problemin boyutu sayısallaştırılır.

- Gözlem ve mülakatlarla nedenleri derinlemesine anlaşılır.

- Ardından hipotez oluşturulur ve bu hipotez deneysel olarak test edilir.

Bu süreç, sadece bir proje yönetim tekniği değil; aynı zamanda bilimsel düşüncenin uygulamalı hâlidir.

---

[color=]Sosyal Boyut: Problem Sadece Teknik Değildir[/color]

Bir projede problemi tanımlamak, yalnızca “teknik bir aksaklığı” tespit etmek değildir; insan, kültür ve çevre faktörlerini de hesaba katmak gerekir. Özellikle sosyal bilimlerde yapılan projelerde problem; toplumsal davranışlar, inanç sistemleri, ekonomik eşitsizlikler gibi karmaşık değişkenleri içerir.

Örneğin Dünya Bankası’nın (2022) yayımladığı bir raporda, eğitim projelerinde başarısızlığın en yaygın nedeni teknik eksiklikler değil, sosyal uyum eksikliği olarak tanımlanmıştır. Yani problem tanımı, teknik kadar kültürel bir duyarlılık da gerektirir.

Kadın araştırmacıların bu alandaki katkısı büyüktür; çünkü empatik gözlem yeteneği, sosyal problemlerin özünü daha net ortaya çıkarır. Buna karşılık erkek araştırmacıların sistematik analiz becerisi, çözüm modellerinin ölçeklenebilirliğini sağlar. İki yaklaşım birleştiğinde proje, yalnızca uygulanabilir değil, yaşanabilir hâle gelir.

---

[color=]Eleştirel Değerlendirme: Problemi Yanlış Tanımlamanın Bedeli[/color]

Stanford Üniversitesi’nin 2021 yılında yürüttüğü “Problem Framing in Innovation” araştırması, projelerde yanlış tanımlanan problemlerin ortalama maliyetinin toplam bütçenin %27’sine denk geldiğini göstermiştir. Bu, yalnızca ekonomik değil, etik bir sorundur. Çünkü yanlış tanımlanmış bir problem, kaynak israfına, zaman kaybına ve hatta yanlış politika kararlarına yol açabilir.

Bu nedenle bilimsel yaklaşım, problem tanımında şu üç ilkeye dayanır:

1. Objektiflik: Kişisel önyargılardan arındırılmış gözlem.

2. Tekrarlanabilirlik: Aynı koşullarda aynı sonuçların alınması.

3. Kanıta Dayanma: Varsayımlar yerine doğrulanmış veriler.

Bir problemi yanlış tanımlamak, hastaya yanlış teşhis koymak gibidir; tedavi işe yaramaz.

---

[color=]Düşündüren Sorular ve Sonuç[/color]

- Projelerimizde gerçekten “problemi” mi çözüyoruz, yoksa semptomları mı bastırıyoruz?

- Bir problemi tanımlarken, duygusal ve sosyal etkilerini ne kadar hesaba katıyoruz?

- Farklı bakış açılarını bir araya getirerek daha bütüncül bir çözüm üretebilir miyiz?

Sonuç olarak, problem bir projenin “sorunu” değil, pusulasıdır. Bilimsel yaklaşım, bu pusulanın yönünü verilerle belirler; insani bakış ise o yönü anlamlı kılar. Proje, bu iki dünyanın —analitik düşünceyle empatik sezginin— kesişiminde anlam bulur. Çünkü her problem, doğru ele alındığında, aslında bir öğrenme fırsatıdır.